Uzun bir suredir Turkiye'nin ana gundem maddesi
Suriye bildigimiz uzere, oylede gorunuyor ki daha bir muddet boyle kalacak .
İlkokuldan beri bize ogretilen Turkiye'nin jeopolitik konumu olmustur, malum Asya
ile Avrupa arasında kopru gorevi goren bir ulkemiz var bunu surekli avantaj olarak gosterdiler bize yalan veya yanlıs degildi evet bu bir avantaj hatta cok
buyuk bir avantaj ama bu avantajı kullanamadıktan sonra dezavantaj oluyor. Bu
dezavantajlardan biri de Rusya ve ABD basta olmak uzere Turkiye'ye uyguladıkları
baskılar. Bolgede enerji tekelini elinde tutan Rusya'nın Turkiye'nin basta
enerji politikaları olmak uzere domakratik ve istikrarlı bir ulke olmasını engelleme
istegi ikincisi ise Amerika'nın gecmisten beri İsraille iliksilerini en ust seviyede
tutarak Rusya ile İsrail arasinda bir baraj gorevi gormesini istemesi ve bu
tavrıyla ortadoguda soz sahibi ve etkili bir aktor olması istegi. Bu istekleri
dogrultusunda ABD'de Rusya'da uzun yıllardır Turkiye'yi prangalara mahkum
bırakacak bu jeopolitik avantajı dezavantaj haline getirerek Turkiye'ye
duraklama ve zaman zamanda gerileme donemlerinin icine mahkum etmislerdir. Bunu
en basit ve anlasılır yontem ile soyle acıklayabılırız kı Turkiye'nin ne kadar
zaman kaybettigini gozler onune serebılelım. Cumhuriyet kuruldugundan bugune gecen 90 yıllık donemde eger istikrarlı bir yapı olsaydı su anda 22.hukumet doneminde olmamız
gerekirdi . Fakat biz su anda 61.hukumet donemindeyiz . Kaybımızı en net
bıcımde boyle anlatılabılır. Eger ki biz su anda 22. hukumettte olsaydık bu Turkiye'de istikrarin var oldugunu gosterecek ve gelismis ulke dedigimiz
ulkelerin yani ekonomisi cok guclu olan ulkelerin bizim uzerimizde engelleme
baskı yapma politikaları gerceklesmeyecekti. Tum bu olaylar bunca yıldır
pesımızı bırakmadı taa ki 2002 yılına kadar. 2002 yılından gunumuze kadar
istikrarlı bir donem gecirdik secimler tam zamanında yapıldı enflasyon canavarı
diye tabir ettigimiz ekonomik dalgalanmalar yasanmadı devolasyonlar olmadı vb.
Bu istikrarın ulkemizin gelisiminde cok buyuk bir etkisi oldugu kesindir. Bu
istikrar beraberinde buyumeyi ekonomik kalkınmayı ve beraberinde guclu bir ulke
olmayı getirmistir. Guclu ulkelerin tarihini inceledigimizde guclenmelerinin en
temelinde ekonomi politikaları yatmaktadır. Ekonomisini guclendirip dısa
bagımlılıklarını azalttıklari anda sıcrama yasamaları cok uzun surmemektedir, iste tam da bu noktada yazımızın baslıgına uygun olan Suriye konusuna
geliyoruz. Rusya enerji ihracatında genel olarak tekeli elinde tutan bir ulke
gelir kaynagının buyuk bir kısmını enerjiden elde ediyor. Turkiye bu konuda
ataga gectikce dısa bagımlılıgı azaltmak icin ve hani bize soyledıklerı Asya
ıle Avrupa arasındakı kopru gorevi goren ulkemize hak ettigi degeri verebilmek
icin caba sarfettiginde Rusya'nin gelirlerinde bir azalma meydana gelecegi icin
Turkiye'nin onune bariyerler koymaya devam ediyor. Buna karsılık uyesi oldugumuz
ve zamanında Rusya'ya karsı kurulan ve Turkiye'nin cok onemli bir paya sahip
oldugu NATO basta olmak uzere uluslaruzeri platformlarda Turkiye yalnız bırakılıyor. Rusya'nın
engellemelerine baktıgımızda dogumuzda Ermenistan ile sorunların temelinde
Rusya yatıyor ve bunu acık ve net olarak soyleyebılıyoruz. Bir Turk birligi
kurulmasını engellemek ve olası enerjı hatlarını bu bırlık uzerınden Turkiye'ye
buradan da Avrupa'ya gecmesini engellemek icin Karabag sorununu cıkarıp yolu
tıkamıstı. Fakat guclenen Turkiye ekonomisi geri kalan ve Rusya ile iyi iliskiler
kuramayan Gurcistan'la Turkiye arasında kazan-kazan politikası dahilinde
yakınlastırmıs ve karsılıklı vizelerin kalkması ile guclenmistir. Bu politika
ile Baku –Tiflis-Ceyhan boru hatti ve kurularak Rusya'nın Avrupa'ya karsı olan
enerji tekeli kırılmıs ve Turkiye jeopolitik olarak elinde bulundurdugu
avantajı saglamıs olmustur. Buna ek olarak Baku –Tiflis – Kars demiryolu
projesiyle ve Marmarayın acılmasıyla Londra'dan Pekin'e kadar kesintisiz bir
demiryolu hattı kurularak Turkiye hak ettigi avantajları kullanacak ve bu
avantajlar beraberinde istikrarı getirecektir. Tum bu olan pozitif olaylar
karsısında Rusya etkinliginin azalacagının farkında oldugu icin Turkiye'ye
Suriye konusunda ayak bagı olmaya devam etmektedir. Ortadogu'nun istikrari icin
gelismis ulkelerin kuklaları olan yapıların degiserek demokratiklesmesi gerekmektedir. Bu ongoruye gore arap baharıyla dikta
rejimleri yerini demokratik bir yonetim anlayısına bırakmıstır. Buna gore Rusya
etkisi altında olan sadece Suriye ve İran kalmıstır. Eger olurda Rusya Suriye'yi
elinden kacırırsa Akdeniz'de soz sahibi olma imkanını kaybedecektir cunku Rusya'nın Akdeniz'de sadece Suriye'deki ussu kalmıstır. Bunun icin Rusya Suriye
konusunda ileri bir adım atmamaktadır. Hatta tum dunyanın gozu onunde Suriye'ye
fuze satımı yapmakla yanan atesi koruklemektedir ve maalesef ki her zaman
soyledıgım gibi BM Guvenlık Konseyi yapısı geregi bunun altını cızıyorum 193
uyenın cogunlugunun degıl sadece 5 daimi uyenin kararlarına baglıdır. Boyle bir
birlige demokratik demek sadece trajikomik bir olaydır. BM Guvenlik Konseyi
boyle bir yapıda oldugu icin Suriye konusunda etkili olamamaktadır. Olaya Turkiye
konusundan yaklasırsak eger onunde cesitli alternatifler vardır siyasal ulusal
kamuoyunu olaya dahil etmek en mantıklı alternatiftir ve Turkiye son iki yıldır
bu konuda cok yogun bir dıplomatık trafık yurutmektedir ama ne yazıkkı BM Guvenlık Konseyı'nın yapısı gerekıyı etkılı olamamaktadır. Ikıncı bır alternatif
ise askeri mudahaledir. Fakat bu riskli bir secenektir risk askeri gucten kaynaklı
degil ekonomi kaynaklıdır. Askeri bir mudahaleyi eger Turkiye tek basına yaparsa
ekonomisi ciddi kayıplar yasar bu ekonominin kaybı gelisme ve buyume
surecindeki Turkiye'yi yatırımların gelmesinden yatırımcıların kacmasından
dolayı negatif yonde cok kotu bozguna ugratır. Bu yuzden Turkiye oyun kurucuları
oyuna davet etmek istemektedir. Rusya Suriye'de yasanan tum bu drama sadece ulke
cıkarları icin yaklastıgından hergun bınlerce kisinin olumune neden olmaktadır
ve ABD ve AB'de sozde Turkiye'ye desteklerinden daha ileriye gidememektedir. Bu
olayın cozumunde iki alternatif kalmıstır ya Rusya ikna edilmelidir yada ABD kırmızı cızgımız dedıgı kımyasal sılahların kullanımını kanıtlayarak Suriye'ye
askeri mudahale yapmalıdır. Bu duruma gore son ABD – Turkiye gorusmesi buyuk
onem arzetmektedir. Kımyasal sılah kullanıldıgı artık kesinlesmistir. Bu silahı
muhalefetin degilde Esad'ın kullandıgının ortaya cıkmasına da cok az kalmıstır. Bu
durumda soyle bir yol ızlenmesi kuvvetle muhtemeldir. Turkiye Cumhuriyeti Basbakanı ABD donusu Rusya'ya ziyeret gerceklestirerek son bir defa daha sansını
deneyecek ve kimyasal silah bulgularını Rusya ile paylasacak ve artık geri adım
atmasını isteyecektir. Eger buna karsın Rusya yine geri adım atmazsa ABD Suriye'deki muhaliflere silah temini konusunda adım atacaktır ki atması da
gerekmektedir Rusya son 1 yıldır herturlu sılahı Suriye'ye saglamaktadır
fuzelerde dahil olmak uzere ve bunu tum dunyanın gozu onunde yapmaktadır. Tum
bu olanları ele aldıgımızda haziran ayında yapılcak olan Suriye konferansında
muhalifler tarafından kabul edılecek bir karar cıkmaması konusunda Turkiye ve ABD'nin ızleyecegi politikaların basında muhaliflere silah yardımı ve ucusa
yasak bolge olusturulması gelecegi kuvvetle muhtemeldir.